top of page

Mustafa Rahmi Balaban Kimdir?

Yazarın fotoğrafı: hankidsdesignhankidsdesign

Hayatı ve Düşünceleri


Mustafa Rahmi Balaban, 1888 yılında Bergama’nın Balaban köyünde bir çiftçi ailenin çocuğu olarak doğmuştur. İbtidaiye ve rüşdiyeyi (ilkokul ve ortaokul) Bergama’da okumuştur. Rüşdiyeyi (ortaokulu) bitirdikten sonra dört yıl boyunca, Arapça, edebiyat ve fıkıh, yaz aylarında da matematik dersleri almıştır. Sonrasında 1907 yılında İstanbul Darülmuallimin-i Aliye’de (erkek öğretmen okulu) öğrenimine başlamıştır. Daha okul yıllarında Fransızca çeviri yapabilecek düzeye ulaşmış, Arapça ve Farsça’dan bazı eserleri Fransızca’ya çevirmiştir. 1910’da İstanbul Darülmuallimin-i Aliye’den mezun olmuştur.


Mezun olduktan iki buçuk ay sonra Üsküp Darülmuallimin-i Rüşdiyesi’nde (ortaokul öğretmen okulu) pedagoji öğretmeni olarak göreve başlamış aynı zamanda vekil olarak Türkçe dersleri vermiştir.  Kısa bir süre sonra Adana Darülmuallimin-i İbtidaiyesi’nin (ilkokul öğretmen okulu) kurmakla görevlendirilmiştir. Adana Darülmuallimin-i İbtidaiyesi’nin kuruluşunu yapmış, üç yıl boyunca gelişmesi için büyük çaba harcamıştır.  


1913’de pedagoji öğrenimi için İsviçre’ye gönderilmiştir.  Mustafa Rahmi Balaban’a Maarif Nezareti (dönemin eğitim bakanlığı) tarafından Avrupa Öğrenci Müfettişliği görevi de verilmiştir. Cenevre’de Jean Jacques Rousseau Enstitüsü’nde felsefe, pedagoji ve psikoloji öğrenimi görmüştür. Usul hocası Claparede, Mustafa Rahmi’yi yanına asistan olarak almış, iki yıl Claparede’nin yanında enstitünün pedagoji laboratuarında çalışmıştır. Yedi yıl kaldığı yurtdışında, daha öncesinde de iyi derecede bildiği Fransızca dışında Almanca, İngilizce ve İtalyanca’yı da öğrenmiştir.


Türkiye’ye döndükten sonra, İstanbul Darülmuallimin-i Aliye (erkek öğretmen okulu) ve İzmir İnas İdadisi’nde (İzmir Kız Lisesi) çalışmıştır. 1923’de Maarif Vekaleti Telif ve Tercüme Heyeti üyeliğine sonra da başkanlığına getirilmiştir. Burada çalıştığı bir yıllık süre içinde çeviriye büyük önem vermiş, Cumhuriyetin kuruluş yıllarında kitapsız, araçsız okullara gerekli olan yeni kaynak kitapların yazılmasına öncülük etmiştir. Yazdığı ya da çevirdiği kitaplarından pek çoğu Maarif Vekaleti (dönemin eğitim Bakanlığı) tarafından basılmıştır.


Telif ve Tercüme Encümeni Başkanlığı’ndan ayrıldıktan sonra, çeşitli okullarda çocuk eğitimi, sosyoloji, felsefe, yurttaşlık bilgisi, öğretim yöntemleri ve Türk Tarih dersleri vermiştir.  Daha öğrencilik yıllarında başladığı ve çoğunluğu eğitim içerikli yazılarına bu dönemde de devam etmiştir. “Asri Terbiye ve Maarif” başlığını taşıyan yazıları 6 Mayıs 29 Haziran 1923 tarihlerinde Hakimiyet-i Milliye gazetesinde 14 sayı halinde yayımlamıştır. Mustafa Rahmi Balaban daha sonra bu yazılarını “Gazi Paşa Hazretlerinin Maarif Umdesi ve Asri Terbiye ve Maarif” isimli kitabında toplamış ve aynı yıl içinde yayımlamıştır. 1932 yılında açılan İzmir Halkevi’nin köycülük şubesindeki seçimle göreve gelmiş ve uzun yıllar yönetim kadrosunda yer almıştır.  Bu şubede önceleri üye daha sonra başkan olarak görev yapmıştır. Köycülük şubesinde görev yaptığı dönem süresince köycülüğe yönelik İzmir yöresini tanıtıcı kitapçıklar yayımlamıştır. 1943 yılında İzmir Halkevi başkanı olmuş ve bu görevini iki yıl sürdürmüştür. Değişik dönemlerde İzmir Halkevi yönetim kurulu üyeliğinde de bulunmuştur.

 

Mustafa Rahmi Balaban'ın düşüncelerinde ve eserlerinde esin kaynağı üç temel kaynak vardır: İstanbul Darülmuallimin-i Aliye, Ziya Gökalp ve Jean Jacques Rousseau Enstitüsü.


Balaban, Türkiye’nin önemli sorunlarını ele alıp tartıştığını düşündüğü Gökalp’e büyük sempati beslemiş, eğitimin ulusal bir nitelik taşıdığını ön koşul olarak kabul etmiş, onun önerdiği gibi okullarda felsefe ve sosyoloji derslerinin okutulmasının yararına inanmış ve tıpkı onun gibi felsefe dersleri ile senteze ulaşabileceğini belirtmiştir. Gökalp gibi, Batının yeniliklerine açık olmanın gereğini belirtmiş, bağnazlıktan arındırılmış İslam’ın vazgeçilmez olduğunu söylemiş, Gökalp ile Maarif Vekaleti Telif ve Tercüme Heyeti’nde birlikte çalışmıştır.

1912 yılında Cenevre’de kurulan Jean Jacques Rousseau Enstitüsü, o tarihlerde dünyanın en önemli pedagoji enstitülerindendir. Enstitüde “aktif okul aktif öğrenci” söylemi üzerinde yoğun bir şekilde durulmuş, bu söylem Balaban’ı da oldukça etkilemiştir.


Mustafa Rahmi Balaban, yeni eğitim sistemlerini tanıtırken Türkiye için tek bir ülkeyi örnek almamış, yazılarında değişik ülkelerin eğitim sistemlerini aktarmıştır. ABD, Almanya, Avusturya, Fransa, İngiltere, İspanya, Rusya ve Yunanistan ile yedi yıl kaldığı İsviçre’den Batı uygarlığının ve düşüncesinin etkisini yoğurarak bir senteze ulaşmaya çalışmıştır. Araştırma ve incelemelerinde Batı dünyasındaki düşünüş ve uygarlığın gelişimi ile doğu dünyasındaki düşünüş ve uygarlığın gelişimini ve bunların etkileşimini ele almıştır. Maarif Vekaleti Telif ve Tercüme Encümeni üyeliğine getirildiği 1923 yılından başlayarak çağdaş eğitim sisteminin henüz söz konusu olmadığı ve yeterli öğretmen kitlesinin oluşmadığı bir ortamda iyi yetişmiş bir eğitimci olarak, Türkiye’nin eğitim sorunlarına çözüm oluşturabilecek modern pedagojinin ilke ve yöntemlerini yaymak, halk eğitimi, eğitim sisteminin sorgulanıp yenilenmesi, öğretmen yetiştirilmesi, psikoloji, felsefe, ahlak, çocuk edebiyatı, Türk tarihi, din, köycülük, uygarlık ve kültür tarihi vb. alanlarda telif ve tercüme onlarca kitap, birçok gazete ve dergiye yüzlerce makale yazmıştır.


Çalışmalarında konuları tarihsel gelişimleri içinde ele almaya çaba göstermiştir. Ona göre her şeyin bir başlangıcı, bir temeli vardır. Ele alınacak konu ne olursa olsun en eskisinden ele alınmalı, yaşanılan dönemle karşılaştırılabilmelidir. Eski uygarlıkları, dinleri, eğitim kurumlarını, bilimin gelişimini, felsefi akımları, tarihsel gelişimi içinde ele almaya çalışmıştır. Mustafa Rahmi Balaban, Türk-İslam dünyasının bilimin temel oluşumundaki katkısına inanmakla birlikte, bilimin gelişip ilerlemesinde gerek Türk-İslam, gerekse Doğu dünyasının seyirci kaldığını görmüştür. Ona göre Batı bu konuda oldukça ilerlemiş durumdadır; eğitim alanında da bir hayli yol alan ve çağdaş eğitim yöntemlerinin temelini atan Avrupa, Türkiye gibi geri kalmış ülkeler için öncü durumuna gelmiştir. Balaban, Türkiye adına bu durumu gören ve yaşayan ilk kişilerdendir. Onun için Avrupa eğitiminden yararlanmak yaşamsal bir önem taşır. Çağdaşlaşma hareketinde, örnek alınan ileri Batı ülkelerinin bilimsel ve teknolojik birikimlerinden yararlanılması doğal bir davranıştır.


 
 
 

Comentários


bottom of page